Merhaba!

Zira, Akdeniz’in (Sicilya ve Sardinya’dan sonraki) üçüncü büyük adası Kıbrıs, herr yıl 300’ü aşkın güneşli güne tanıklık ediyor. Bu da, yağmur yağsa bile eninde sonunda harika bir gökkuşağı manzarasıyla karşılaşabileceğiniz anlamına geliyor.

Bu doğal güzellikle ilgili sizlerle paylaşacak o kadar çok şey var ki; en iyisi hayali bir günlük yolculuğa çıkalım! Bayanlar ve Baylar! Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayın ve uçuşun keyfini çıkarın!

Haydi kalkın!

“Günaydın!” Büyülü Beşparmak Dağlarının, Akdeniz’in göz alabildiğine uzanan maviliğinin veya mis kokulu ağaçların enerjisini hissedebiliyor musunuz? Yeni ve parlak bir gün kapıda sizi beklerken, erken kalkmak yapılacak en güzel şeylerden biridir! Ama öncesinde, kahvaltıda ne alırdınız? Spoiler uyarısı! Hellim peyniri, Kıbrıs’ın özel zeytini “çakıstes” ve nor böreği, başköşede başrolleri paylaşıyor olacak.

Kuvvetli bir kahvaltının ardından menüde ne var?

Biraz doğada yürüyüş, mevsimlerden yazsa denize bir dalıp çıkma... canınız hangisini çekerse, bu güzel yer size daima ilham verecek! Kıbrıs, doğanın enerjisini enerjinize katabileceğiniz adrenalin sporlarıyla, bisiklet ve yürüyüş parkurlarıyla da her zaman gözde: Hem, dünyada bitiş noktası bir kraliçenin kalesi olan kaç tane yürüyüş parkuru vardır? Size başka bir diyara doğru yol aldığınızı hissettiren St. Hilarion Kalesi parkuruna adım attığınızda ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

Acele etmeyin! Leziz bir öğlen yemeği geliyor...

Bol temiz hava ve yüksek enerji seviyeleri... Günün bu saatinde güzel bir öğlen yemeğine kimsenin hayır demeyeceğini düşünüyoruz. Ancak dikkatli olun, renkli Kıbrıs mutfağı daha önce yerel halkında da olduğu gibi sizi kendine âşık edecek, Molehiya, patates köftesi, bol hellimli tarhana çorbası, magarına bulli, ıspanaklı börek... Farklı dönemlere ait bu yemekler bir araya geldiğinde kim bilir birbirlerine ne harika hikâyeler anlatırlar. En iyisini dinleyeceğinize söz veriyoruz!

Peki, öğleden sonra tarih dersine ne dersiniz?

Aramızda Yuval Noah Harari’nin Homo Sapiens kitabını okumayan kalmadıysa sizi homo sapiens’in, yani becerikli atalarımızın kökenlerini keşfetmeye davet edelim: Kıbrıs’ta insan yaşamına ait ilk izler Yontma Taş Devri’ne kadar uzanıyor. Bir düşünün: Afrodit’in doğduğu bu topraklar, krallıkların ve imparatorlukların hep en değerli parçası olmuş ve tarih boyunca tam 128 farklı isimle anılmış. Adanın her bir parçasında bambaşka hikâyeler gizli... Manastırlar, kaleler, camiler, kiliseler... Öyle ki, Girne limanının dar sokaklarında renkli kapıların izini sürerken, karşınıza bir anda çok eskiden kalma bir kalenin kalıntıları çıkabiliyor. Bu kadar tarih ve bilgiyle dolduktan sonra nefis bir Kıbrıs kahvesi yanında güllü lokum keyfine de mutlaka vakit ayırmak gerekiyor.

İyi akşamlar!

Kıbrıs akşamları, şeftali kebabı, türlü lezzette farklı Kıbrıs mezeleri ve adanın leziz içkileriyle bilinir. Ada sizi denizi veya okyanusu seven bir “Talassofil”e veya tutkulu bir kuş gözlemcisine dönüştürebilir; ama güneş battığında kesin olan bir şey var: Kıbrıs akşamlarının en güzel yanı, sevdiklerinizle bir arada olduğunuz veya tek başınıza olsanız bile sizi sıcak tavırlarıyla yalnız hissettirmedikleri gibi evinizde hissettirecek sakinleriyle sohbete daldığınız anlarıdır...